Neyin organolojik tarihçesi

Ney enstrümanı ile ilgili olduğu düşünülen ilk kanıtlara, Mezopotamyada yapılan arkeolojik kazılarda rastlanmıştır.Tabletlerde adı geçen “NA” adı verilen bir nefesli çalgı ,do,re,mi,fa diyez,sol,la,si seslerini verebiliyordu. Etimoljik açıdan bakıldığında, Sümerce “NA”kelimesi ile ney kelimesi arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Bu arada yine etimoljik olarak bakıldığında NEY Kelimesi nin Arapça “pişmemiş, çiğ, ham et” anlamına gelmesi, işe ayrı bir felsefi ve tasavvufi boyut kazandırmaktadır. Çünkü, tasavvuf un gayesi çiğ olanı pişirmek, ham olanı olgunlaştırmaktır.

Türkler, Acemler ve Araplarda hemen hemen eş zamanlı olarak Ney sazına rastlanmaktadır.Özellikle Türklerde, sadece salt olarak ney enstrümanını kast etmeyecek şekilde ney kelimesinin içinde geçtiği, ancak neyden farklı pek çok enstrümana da rastlanmıştır.Örneğin:

Nay-i enban:Tulumlu ney,gayda
Nay-i ruyine:Savaşlarda çalınan bir tür tunç boru

Nay-i Türki:Zurna benzeri bir enstrüman

Türk müziğinin öncü ve ekol müzikologlarından Abdülkadir Meragi(14-15.Yüzyıl), edvarında, ney enstrümanını sınıfandırmıştır.Yine İranlılar da ney sazını sınıflandırmıştır. Bu sınıflandırmalar, o dönem için sazın evrimsel gelişmişliği(organolojisi) ve popülaritesi adına önemli ipuçları vermektedir.

Türklerin Anadolu’ya gelişi ve yerleşik hayata geçmesiyle birlikte ney sazının tasavvufa mal olan üst kimliği oluşmaya başlar; bir nevi felsefe ve dayanışma kulubü rolü üstlenen tarikatların ayinlerinin vazgeçilmez sazı haline gelir; özellikle de Mevlana Celaleddin Rumi (1207-1273)’nin tasavvuf anlayışını baz alarak kurulan Mevlevi Tarikatı(Mevlevilik)’nda korunur ve gelişir. Ney enstrümanı günümüzde, Mevleviliğin hemen hemen tüm dünyada tanınması ve hatta, başta batılılar olmak üzere pek çok yabancı tarafından benimsenmesi ile evrensel kimliğini ilan etmiştir.

Scroll Up